En yeni, en yenilikçi kanser tedavilerinden bazılarına klinik araştırmalara dahil olunarak ulaşılabilir. Diğer bir yol da yenilikçi ilaçlar ülkemizde ruhsatlanmadan önce yapılan insani amaçlı erken erişim programlarıdır. Erken erişimin yararları konusuna bir sonraki köşe yazımda değineceğim. Kanser alanındaki tedaviler baş döndürücü bir hızla gelişmektedir ve sadece birkaç yıl öncesinden bile farklı birçok tedavi seçeneğinin geliştirildiği bir yerdeyiz. Bu araştırmalar, kanser hastaları için birçoğu halen araştırma aşamasında olan yeni tedavi seçeneklerinde patlamaya yol açtı. Acaba hekim olarak, araştırıcısı olmadığımız ancak belli aşamadaki hastalarımıza faydası dokunabilecek bu araştırmaların ne kadar farkındayız?
Yakından izleme:
Klinik araştırmalara katılan hastalar araştırma protokolü gerekliliklerine uygun olarak, araştırma ekibi tarafından diğer hastalara oranla daha da yakından izlenir. Araştırmalarda katılımcıya uygun aralıklarla görüntüleme ve laboratuvar incelemeleri gibi testlerin yansıra detaylı görüşmelerin yapıldığı yüz yüze randevular zorunludur. Randevusuna gelmeyen bir katılımcı mutlaka bir şekilde ulaşılıp, durumu hakkında detaylı bilgi alınmaya ve gecikmeli de olsa o ziyaretin en kısa sürede yapılmasına çalışılır. Acaba rutin yoğunluğumuz içinde, araştırma dışında takip ettiğimiz kaç hastaya böylesine yakından ve detaylı takip yapabiliyoruz? Şu ya da bu sebepten, araştırma dışındaki hastaların randevularının veya testlerinin aksadığı olmuyor mu?
Klinik araştırmalara katılan hastalar bazen kendilerinin “kobay” muamelesi göreceklerini varsayıyorlar ama bunun tam tersi doğru aslında. Klinik araştırmada, hastanın sorularını yanıtlamak ve endişelerini gidermek için katılımcıya yardımcı olacak araştırma ekibi, katılımcının çok yakınında olacak. Bu, bir klinik araştırmaya katılmanın çok da göz önünde tutulmayan bir avantajıdır. Katılımcıların araştırma kapsamındaki tedavilere nasıl yanıt verdikleri yakından takip edilerek, daha iyi anlaşıldığından, birçok kişi için daha sık yapılacak kontroller güven vericidir.
Düşük maliyet:
Katılımcılar klinik araştırma ilaçları dahil hiçbir şey için ödeme yapmazlar. Hatta çalışma tarafından zorunlu kılınan ziyaretlere gelip giderken yapacakları seyahat masrafları araştırmanın sponsoru tarafından karşılanır. Sadece bazı erken aşama araştırmalarda, katılımcıya araştırmaya katılımından dolayı, işinden uzak kalacağı süreyi kapsayan, asgari ve etik çerçevede kalacak, katılımı özendirmeyen bir ödeme yapılabilmektedir. Klinik araştırma, devlet tarafından birçoğu farklı klinik evrelerde karşılanan tedavilerden, bu kısıtlama olmaksızın faydalanılmasını sağlayabilir. Bunun hastalığın ilerlemesinin geciktirilmesine katkısı olabilir. Klinik araştırmadaki bir kanser hastası, çok pahalı tedavileri sponsorun bütçesinden alabilecek ve devletin sağlık harcamaları bütçesine ve hatta birçoğu ithal edilerek kullanılan kanser ilaçlarının oluşturduğu cari açığın azalmasına katkıda bulunacaktır. Acaba biz hekimler tedavi seçimi yaparken hastaya maliyetini göz önüne aldığımız kadar, klinik çalışmanın bu konudaki avantajlarını göz önüne alıyor muyuz?
Ülkemiz dışındaki bazı ülkelerdeki hastaların, bir araştırmaya katılmadan önce, maliyetlerini tahmin etmek için sigorta ve sağlık hizmeti sağlayıcıları ile görüşmelerinde yarar vardır. Birçok kanser merkezinde hastalara yardımcı olacak sosyal görevliler ve mali danışmanlar bulunmaktadır.
Başkalarına yardım etme şansı:
Klinik araştırmalar, bilime katkıda bulunmak ve gelecekteki keşiflerin önünü açmak için hem hekimler hem de hastalar açısından olağanüstü bir fırsattır. Hastalardan her zaman aynı hastalığa sahip başkalarına yardım etmek istediklerini duyuyorum. Hatta bu konuda kurulan birçok hasta grubu var. Bugün kanser hastalarımızın tedavisinde kullanabildiğimiz immünoterapi gibi birçok yaşamsal öneme sahip tedavi seçeneği, geçmişteki araştırmalara katılan hastalarda yararlı ve güvenli oldukları kanıtlandıktan sonra sağlık otoriteleri tarafından kullanım izni verildiği için yürürlüktedir. Acaba bizler medikal açıdan yarar göreceğini beklediğimiz hastalarımızı klinik araştırmalara yönlendirmeseydik ya da bir başka deyişle hastalar klinik araştırmada yer almak için gönüllü olmasaydı, bu yenilikçi tedavileri geliştirebilir miydik?
Aslında klinik araştırma konusunda ne kadar hızlı karar alabilirsek ve uygun hastaların çalışmalarda yer almasını sağlayabilirsek, yenilikçi ve maliyet-etkin ilaçların kullanıma sunulmasını o kadar hızlandırabileceğimizin farkındayız.
Bir klinik araştırmaya hangi kanser hastalarını almalıyız?
Kanser türü veya evresi ne olursa olsun tüm hastalara klinik denemeler önerilebileceği bir gerçektir. Hastalarımızı takip ederken önerilebilecek birçok umut verici tedavi seçeneği var. Bazı hastalar için klinik araştırma tedavinin ilk basamağı olabilir ve diğerleri için daha sonra gündeme getirdiğimiz bir konudur. Ancak her kanser hastasının kendisi için uygun klinik araştırma seçeneklerini bilmesi hakkıdır. Rutin yoğunluğumuz içinde hastalarımıza bu doğal haklarını teslim edebiliyor muyuz?
Plasebo konusunda endişelenmeli miyiz?
Çoğu zaman, klinik araştırmalardaki hastalar iki tedaviden birini alır: ya araştırma tedavisi ya da plasebo. Bir klinik çalışmadaki plasebo kolunun, mevcut tedavi standardı kadar veya ondan daha iyi olması gerektiğini anlamak önemlidir. Plasebo kolunda olmak, hastanın hiç tedavi görmeyeceği anlamına gelmez. En kötü durumda hasta, o klinik araştırmaya katılmayan hastaların aldığı aynı standart, etkili tedaviyi almaktır. Hiç plasebo koluna düşer diye, klinik araştırma ekibi ile görüşmeden, klinik araştırmaya katılımını uygun bulmadığınız hastanız oldu mu?
Hastalar kendi kendilerinin en iyi savunucularıdır ve hastaların her zaman kendileri için uygun olabilecek klinik araştırma seçeneklerini keşfetmeye teşvik edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Birgün sizin ya da bir sevdiğiniz için ClinicalTrials.gov adresi sizin için umut olabilir. Hepinize hastalıktan uzak, sağlık ve bilim dolu günler dilerim.